Akıllı Köylü
Yoksul bir köylü yolda yürürken parlayan bir taş görmüş. Eğilip almış. — Bu parlak şey, değerli bir taş olmalı! Ülkemizdeki her değerli şey de kralımıza lâyıktır! diye düşünmüş. Sarayın yolunu tutmuş. Krala ulaşmak öyle kolay değilmiş. En sonunda önüne sarayda görevli bir hizmetçi çıkmış. — Dur! Hemşerim, böyle elini kolunu sallaya sallaya nereye gidiyorsun? demiş.
Zavallı köylü bu hizmetçinin önünde eğilmiş: — Yüce kralımızı görmek istiyorum, demiş. Hizmetçi şüphelenmiş: — Söylel Kralımızla ne görüşeceksin? Köylü de: — Şu elimdeki parlak taşı kralımıza vereceğim. Böyle güzel bir taşın kralımıza lâyık olacağını biliyorum, demiş. Hizmetçi sevinçle konuşmuş: — Şimdi seni kralın yanına çıkaracağım. Ancak kral bu kıymetli taşın karşılığında sana herhangi bir hediye verirse, onun yarısı benim olacak! Anlaşıldı mı? diye sıkı sıkı tembih etmiş.
Yoksul köylü söyleneni çaresiz kabul etmiş. Birlikte kralın karşısına çıkmışlar. Kral köylünün sunduğu taşı görünce çok memnun olmuş: — Benim sadık köylüm. Böyle değerli bir taşı bulup bana getirdiğin için seni çok sevdim. Bu yüzden de seni ödüllendirmek istiyorum. Söyle bakalım bu hizmetinin karşılığında neler İstersin benden? Köylü: — Yüce kralım! Ben sadece sağlığınızı dileyebilirim. Ayrıca eğer yaptığım bu küçük hizmet karşılığında mutlaka bir ödül vermek istiyorsanız, elli sopa vurunuz demiş.
Kral bu beklenmedik cevap karşısında hem gülmüş, hem de şaşkınlıkla sormuş: — Ne demek istiyorsun? demek ödül olarak elli sopa vurulmasını istiyorsun, öyle mi? — Evet kralımız! demiş köylü. Bunun bir açıklaması var. — Öyle ise açıklama yapmanı bekliyorum, demiş kral. Köylü: — Efendim! Sarayın kapısına geldim. Amacım size ulaşıp, bu taşı sunmaktı. Ama ne çare ki, size gelinceye kadar yolum hep engellendi. En sonunda tam sizin kapınıza geldiğimde, karşıma bu hizmetçi çıktı.
Hizmetçi bana: — Nereye gidiyorsun? diye sordu. Ben de ona: — Kralımıza bu taşı sunacağım, dedim. O da bana: — Sana bir şartla kralımızla görüşme izni verebilirim, dedi. Kralımız bu vereceğin değerli taş karşılığında, sana herhangi bir ödül verirse yarısı benim olacak, dedi. Ben de çaresiz kabul ettim.
İşte kralımız böyle. Bana verdiğiniz elli sopanın yirmi beşini bana, geri kalan yirmi beşini de bu hizmetliye vurunuz. Böylece sizin verdiğiniz ödülü paylaşmış oluruz. Ben de ona verdiğim sözü yerine getirmiş olurum, dedi. Kral köylünün anlattıklarını dinledikçe hem şaşırmış, hem de bu akıllı köylüyü takdir etmiş. Kral köylünün anlattığı bu olaydan sonra sarayda onun bilmediği çok şeyler olduğunu düşünmüş. Yeniden daha dikkatli bir yönetim kurmuş. Akıllı köylüye gelince: Kral onu beklediğinden daha çok hediyelerle ödüllendirmiş.
Aç gözlü hizmetçi ise, hemen oracıkta cezasını çekmiş. O rahat görevinden bir hiç uğruna uzaklaştırılmış. Hizmetçi ne kadar pişman olduğunu söylediyse de, son pişmanlığın fayda etmeyeceğini bir kez daha görmüşler.