Anne Aslan ve Çakal
Bir varmış bir yokmuş, bir ormanda yaşayan dişi aslanın iki yavrusu varmış. Aslan yavrularını inde bırakarak ava çıkmış. Bu sırada avcı yavrulara rastlamış, okunu çekerek ikisini de öldürmüş, derilerini yüzüp evine götürmüş.
Anne aslan avdan döndükte yavrularının feci halini görmüş, üzüntüden saçını başını yolmuş, korkunç çığlıklar atmış. Yanı başındaki çakal bu müthiş feryatları işitince sormuş:
“Ne bu hal? Başına ne geldi? Anlat bana!”
Anne aslan:
“Yavrularım bir avcının eline düşmüş! Hain avcı onları öldürüp derisini yüzmüş, cesetlerini de ortalığa bırakmış!”
Çakal:
“Ağlama! Kendine acı, metin ol! Bilmelisin ki bu avcı senin her zaman başkasına yaptığının aynısı sana yapmıştır. Senin yavrularına karşı hissettiğin sevgi, şu iri pençelerine düşen nice yavrunun annesinde de mevcuttur! Artık başkaları senden gelene sabrettiği gibi sen de başkalarından gelen acıya dayanacaksın! Çünkü "ne ettiysen bulursun" derler. Her işin ödülü veya cezası vardır, hem de tam miktarınca! Tıpkı ektiğin tahıl gibi ki hasat vakti geldikte tohumuna göre ürün verir.”
Aslan:
“Sözlerini iyice netleştir, anlatmak istediğini açıkça belirt!”
Çakal sormuş
“Yaşın kaç?”
Aslan:
“Yüz yaşındayım”
“Sen ne yerdin?”
“Yabani hayvan eti”
“Kim verirdi bu eti?”
“Kim olacak, hayvan avlar ve yerdim!”
“Söyle bakalım, o yediğin hayvanların anne babaları var mıydı?”
“Elbette vardı!”
“O anne ve babaların senin gibi ağlayıp sızlandıklarını niye işitmiyorum ben? İyi bil ki senin başına gelen, akıbeti düşünmemen den ötürüdür. Zarar geleceğini düşünmedin, başına ne işler açılacağını anlamadın ve devam ettin yaptıklarına!”
Dişi aslan çakalın sözlerinden şunu çıkarmış ki başına ne geldiyse, kendi zulmünün, cinayetlerinin bir karşılığı olmuş!
Böylece avlanmaya son vermiş, et yemeyi terk edip meyvelere dadanmış ve inzivaya çekilmiş.
Dibine kurulduğu ağacın başında karnını meyveyle doyuran kumru dişi aslana demiş ki:
“Bu yıl su olmadığı için ağaçlar meyve vermedi sanıyordum. Oysa ağaçlar meyve vermiş de senin buraya dadanmandan ötürü ortalıkta meyve kalmamış! Sen et yiyicisin, kendini payına düşen eti yemeyi bıraktın, başkalarının payına düşene dadandın! Onların yemeğini azalttın! Bu meyvelere yazık değil mi? Bu ağaçlara yazık değil mi? Bunlardan beslenen hayvanlara yazık değil mi? Sen dengeyi bozar da onların payına düşen payına dadanırsan kısa zamanda açlıktan helak olmazlar mı bu zavallılar?”
Dişi aslan kumrunun sözlerinden çok etkilenmiş meyve yemeyi de bırakmış, çünkü kendisi için istemediği bir şeyi başkasına yapmaması gerektiğini öğrenmiş, çocuklarının hasretiyle hiç bir şey yemeden kendini ölüme terk etmiş.