Fakir Balıkçı ile Karısı
Vaktiyle bir köyde fakir balıkçı ile karısı yaşarmış. İçinde oturacak evleri bile yokmuş. Tarlalarda yaşıyorlarmış. Adam yakındaki denizden balık tutuyor, karısı ise ayrık otları ile kazak örüyormuş. Bir ağacın altında ve dalları içinde yaşıyorlar, geceleri ise ağacın altında uyuyorlarmış. Adam balık tutarsa balık yiyorlarmış ama tutamazsa da ellerindeki erzaklardan o gün ne pişirebilirse onu yiyorlarmış. Fakir balıkçı çok mutluymuş. “İnsanlar niçin evlerde yaşar, niçin yatakta uyurlar? Bu ağaç benim evim, bu çimenler ve tarlalar benim yatağım ve ben böyle çok mutluyum.” diye düşünüyormuş. Fakat karısı hiç mutlu değilmiş. “Niçin fakir bir balıkçıyla evlendim? Evimiz yok, yatağımız yok.” diye sürekli sızlanıyormuş.
Balıkçı o gün de denize, balık avlamaya gitmiş;
Adam, yola koyulmuş ve deniz kenarına oturup balık tutmak için uğraşmaya başlamış. Fakat o gün akşama kadar hiç balık tutamamış aksi gibi evde de erzak kalmamış. Eğer hiç balık tutamazsa o gün aç yatacaklarmış. Balıkçı çok yorulmuş ve uğraşmış ama hiç balık tutamamış. Kalkıp gitmek üzereyken oltasına bir balık gelmiş. Ama balık hem büyük hem de altın bir balıkmış. Bu güzel balığı görünce “Karım memnun olacak.” diye düşünmüş. Balıkçı onu oltadan çıkarırken, balık “İyi Adam, beni öldürme. Ben küçük bir balığım daha da büyüyeceğim. Hem sen herhalde konuşan bir balığı yemezsin değil mi? Lütfen beni tekrar denizin içine koy.” demiş. Balıkçı duyduklarına inanamamış. “Konuşabilen bir balığı öldüremem.” diye düşünmüş. Konuşan bir balığı yemek istememiş ve onu tekrar denize fırlatmış.
Balıkçı eli boş bir şeklide karısıyla yaşadığı ağacın yanına gelmiş. Balığı yokmuş ve bu yüzden yiyecek yemekleri de yokmuş. Karısı neden balık getirmediğini sormuş. Balıkçı ise başından geçenleri karısına anlatmış. Karısı “Sen bir aptalın tekisin o bir balık değilmiş. Bunu anlayamadın mı? O bir büyücüymüş.” demiş. Balıkçı ise “Onun bir büyücü olup olmadığını anlayamadım. Balık, bana bir büyücü olduğunu söylemedi.” demiş. Balıkçının karısı “Konuşabilen bir balık anca büyücüdür. O balık değildir. O, bir büyücüymüş. Sen hemen git o balıktan bize küçük bir kulübe iste.” demiş.
Ertesi gün, balıkçı tekrar denize gitmiş;
Taşın üstünde durmuş ve bağırmış. “Denizler adamı, denizler adamı!” diye seslenmiş. O zaman balık başını sudan dışarı çıkarmış ve adama sormuş. “Ne istiyorsun?”. Balıkçı, “Ben hiçbir şey istemiyorum fakat karım bir kulübede oturmak istiyor.” demiş. Balık, “Karına dön. Onu küçük bir kulübede bulacaksın.” demiş
Balıkçı ağacına dönmüş ve ağacın yakınında bir kulübe görmüş. Küçük ama güzel bir kulübeymiş. İki güzel penceresi ve güzel bir kapısı, arkada güzel çiçeklerle dolu güzel bir bahçesi varmış. Kulübenin yakınında bir tarla varmış ve buranın içinde de tavuklar geziniyormuş. Balıkçı Kulübenin içine girmiş. Pencereden güneş ışığı giriyormuş ve odanın içi ışıl ışılmış. Karısını masada otururken görmüş ve büyük bir sevinçle yanına gitmiş. Balıkçı “Şimdi mutlu musun?” diye sormuş. Karısı, “Güzel bir kulübe.” demiş.
Birkaç hafta böyle geçmiş. Fakir balıkçı ve karısı mutlularmış. Fakat birkaç hafta sonra Karısı “Bu küçük kulübede mutlu değilim. Tavuklar odamda koşuyorlar. Biz daha güzel bir evde yaşamalıyız. Sen git o büyücü balığa ve bizim için büyük bir ev iste.” demiş.
Balıkçı tekrar denize gitmiş;
Taşın üstünde durmuş ve bağırmış. “Denizler adamı! Denizler adamı!” diye seslenmiş. Balık başını sudan çıkarmış ve sormuş. “Ne istiyorsun?” Balıkçı, “Ben bir şey istemiyorum. Fakat karım daha büyük bir ev istiyor.” demiş. Balık “Karına dön. Onu daha büyük bir evin içinde bulacaksın.” demiş.
Balıkçı kulübesine dönmüş ve kulübenin olduğu yerde daha büyük, taştan yapılmış bir ev görmüş. Kapının yanında güller varmış. Evin yanında güzel bir bahçe varmış ve bahçesi kırmızı ve mavi çiçeklerle doluymuş. Evin önde bir ve yanda bir iki kapısı varmış. Önde altı pencere, arkasında da altı pencere varmış. Balıkçı, karısını evin içinde bulmuş. “Şimdi daha büyük ve daha güzel bir evin var. Mutlu musun?” diye sormuş. Kadın, “Evin dışı güzel fakat içerideki odalar çok büyük değil. Ama yine de çok güzel bir ev.” diye cevap vermiş.
Birkaç gün için balıkçının karısı mutluymuş fakat birkaç gün geçtikten sonra kocasına dönmüş ve “Güzel bir evde yaşıyoruz ama sen bir balıkçısın ve ben bir balıkçının karısıyım. Kimse bizi görmeye gelmiyor. Sokakta kimse benimle konuşmuyor. Biz daha zengin ve saygın olmalıyız.” demiş. Balıkçı “Ne istiyorsun?” diye sormuş. Karısı, “Senin kral olmanı istiyorum. O zaman da ben kraliçe olacağım. Büyük bir evde yaşayacağız. Hizmetçilerimiz uşaklarımız olacak. Ne dersek yapacaklar.” diye cevap vermiş. Balıkçı, “Ben bir kral olmak istemiyorum. Bir balıkçı olmak ve tarlalarda yaşamak istiyorum.” diye cevap vermiş. Karısı, “Fakat ben bir kraliçe olmak istiyorum. Git o balığa söyle sen kral olmayacaksan da ben kraliçe olayım.” demiş.
Balıkçı tekrar ve bıkkın bir şekilde denize gitmiş;
Taşın üstünde durmuş ve bağırmış. “Denizler adamı! Denizler adamı!” diye seslenmiş. Balık başını sudan çıkarmış ve sormuş. “Şimdi ne istiyorsun?” Balıkçı, “Ben bir şey istemiyorum. Fakat karım onu bir kraliçe yapmanı istiyor.” demiş. Balık, “Onu bir kraliçe yapacağım. Şimdi sen geri dön. Onu bir kraliçe olarak bulacaksın.” demiş.
Balıkçı geri gitmiş ve kendi evinin yerinde saray gibi bir ev bulmuş. Kapıda uşaklar varmış, bu uşaklardan bir tanesi adamı evin içine götürmüş. Başka iki uşak onu büyük bir odaya götürmüş. Karısı orada bir kraliçenin elbiselerini giymiş şekilde oturuyormuş. Balıkçı, “Şimdi mutlu olmalısın. Bir kraliçesin. Bu büyük eve ve bütün bu uşaklara sahipsin.” demiş.
Karısı birkaç gün için mutluymuş. Hava güneşliymiş ve güzel havalarda sarayda konuklar ağırlamışlar. Kadın birkaç gün çok mutlu olmuş fakat sonraki günler yağmurlar yağmaya başlamış. Havalar iyice kapanmış ve günlerce yağmur yağmış. Güneş artık yokmuş ve kadın bahçeye çıkamamış. O zaman balıkçının karısı, “Ben bir kraliçeyim. Bu yağmuru istemiyorum. Güneşi istiyorum. Git, balıktan beni güneşin ve yağmurların da kraliçesi yapmasını iste. O vakit istediğim zaman güneşe ve yağmurlara da hükmedebilirim. Dilediğim zaman yağmur yağdırır, dilediğim zaman da güneşi açtırırım.” demiş.
“Balıkçı denize gitmiş. Taşın üstünde durmuş ve “Denizin adamı, bana gel!” demiş. O zaman balık başını sudan dışarı çıkarmış ve “Şimdi ne istiyorsun? Konuş!” demiş. Balıkçı, “Ben bir şey istemiyorum ama Karım, güneşin ve yağmurların da kraliçesi olmak istiyor.” demiş. Balık, “Senin karın asla mutlu olmayacak ve bunu sen de biliyorsun. Sen evine dön, tekrar tarlalarda yatacak o ağacın atında uyuyacaksınız.” demiş.
Balıkçı geriye dönmüş;Büyük ev ve bahçeler artık orada değilmiş. Karısı bir ağacın dibinde oturuyormuş. Yağmurlarda artık yokmuş ve tarlalarda çiçekler ve güneş ışığı varmış. Adam, tam karısına durumu açıklayacakken karısı “Bütün bu uşakların ve lüks hayatın elimizden gitmesi iyi oldu. Gökte parlayan güneşe bak! Bu zamana kadar hiçbir şeyin değerini bilememişim. Şimdi gerçekten çok mutluyum” demiş ve sonraki hayatlarını fakir ama mutlu insanlar olarak sürdürmüşler.