Hükümdar ve Kuşu
Bir varmış, bir yokmuş Eski hükümdarlardan Feridun adlı padişahın bir kuşu varmış Fenze adında. Fenze ile yavrusu pek güzel öterlermiş. Padişah bu kuşları çok sevdiği için hanımının yanına konulmalarını emretmiş, hanımına da sıkı, sıkı tembihlemiş: "Aman ha, dikkat et bu kuşlara; iyi koru onları!" diye.
Vakti gelince Padişahın hanımı bir erkek çocuk doğurmuş, çocukla Fenze’nin yavrusu birbirlerine ısınmışlar, ikisi de kendi aralarında tatlı, tatlı eğleniyorlarmış…
Anne Fenze ise her gün dağa uçuyor hiç kimsenin bilmediği garip bir meyve getiriyor, yarısını hükümdarın oğluna yansını da kendi yavrusuna yediriyormuş. Bu harika meyve iki yavrucağın sağlık büyümelerine ve kısa zamanda büyümelerine yol açmış. Hükümdar da açıkça tanık olduğu bu ilginç olaydan ötürü Fenze'ye daha çok saygı gösteriyor, daha iyi davranıyormuş gün geçtikçe… .
Fenze yine bir gün meyve getirmek için dışarı çıkmış. Bu arada yavrusu, şehzade ile oynamakta iken duramıyor, arkadaşının kucağına pislemiş. Çocuk ansızın kızmış, yavru kuşu tuttuğu gibi yere vurmuş, zavallı yavruda oracıkta can vermiş…
Bir süre sonra Fenze saraya gelmiş, yavrusunu kanlar içinde yerde cansız bulunca çığlığı basmış. Ağlıyor, ağlıyor… Durmadan da söyleniyormuş:
“Yazıklar olsun sözünü tutmayan hükümdarlara! Hukuka uymayan, dostunu korumayan, iyi ahlaktan bihaber hükümdarlarla dostluk kuranların vay haline! Hakikatte onlar hiç kimseyi sevemezler, hiç kimsenin kıymetini bilmez onlar. Ancak birinden bir fayda umdukları zaman yanaşırlar, bilgisinden yararlanmak için adam tutarlar. Ama amaçlarına erişince ne dostluk kalır ne saygı! İşledikleri nice büyük hatayı küçümserler ama istedikleri en hafif, önemsiz bir şey engellenmeye görsün… Birden azılı bir canavar kesilir, zâlimlerin zalimi olurlar! İşte bu hükümdar da öyle, dostuna zulmeden merhametsiz bir nankör olduğu için!”
Kuş zehir zemberek bu laflan ettikten sonra hınçla şehzadeye atılmış, gözünü çıkarmış ve havalanıp sarayın saçağına konmuş. Hâdise kendisine aktarılınca çok üzülen hükümdar, kuş Fenze'yi tuzağa düşürme arzusuyla yaklaşmış ve demiş ki:
“Senin canın emniyette olacaktır! Sana bir şey yapmayacağım, in artık Fenze kardeş!”
Kuş cevap vermiş:
“Ey Padişah! Elbette acımasız dan hesap sorulacak! Şu anda kurtulsa cezadan ilerde asla kurtulamayacak. Hatta nesilden nesille devam edecek bu ceza! Senin oğlun benim biricik yavrumu mahvetti, ben de cezasını derhal verdim!”
Hükümdar:
“Ne olursun dur dinle. Biz senin yavruna kötülük ettik. Sen de bizden öcünü aldın! Artık senin bizden, bizim senden alıp veremediğimiz bir şey kalmadı. Haydi, sakin ol ve can güvenliğinin sağlanacağına inanarak gel yanımıza!”
Fenze itiraz etti:
“Asla sana dönmeyeceğim. Çünkü zeki kişiler "intikam alacak adama yaklaşma!" derler. Gizli bir kini olan kişi, seni affetmiş gibi davranıyorsa sende bir kuşku uyanır da ondan kaçma ihtiyacı hissedersin alışılmış olarak! Böyle birine karşı en iyi tedbir, uzak durmak ve her zaman "bir şeyler yapacağından" endişe etmektir.”
Derler ya: "Akıllı adam ana babayı dost, kardeşleri arkadaş, eşleri yoldaş, oğulları iyi ün, kızları akraba, akrabayı borçlu ve kendisini yapayalnız görür! Ben de bir yalnızım, yabancıyım ve kovulmuşum artık… Benim payıma ağır bir hüzün düştü sizin saltanatınız dan; hiç kimse taşıyamaz onu, derdime kimse ortak olamaz. Ben gidiyorum. Sana benden bol selam…”
Hükümdar aldı hemen sözü:
“Eğer sen bizim yaptığımıza karşılık vermeseydin ya da biz sana acı çektirmeden sen bu işi yapsaydın durum senin dediğin gibi olurdu. Ama önce biz sana yapacağımızı yaptık… Senin suçun ne ki bizden kaçıyorsun? Niye bize güvenmiyorsun? Gel, dön artık evine! Sana güvence veriyorum…”
Kuş Fenze cevap yetiştirdi:
“Şunu bilmelisin ki kin ve düşmanlık kalbe yerleşir ve daimî bir acı kaynağı olur. Dil her zaman kalpte kini olduğu gibi söylemez. Kalbin dile şahitliği, dilin kalp adına avukatlık yapmasından daha sağlam, daha gerçekçidir. İyi biliyorum ki senin kalbin benim dilime, benim kalbim senin diline güvenmiyor!”
Hükümdar itiraz etti:
“Bilmiyor musun, pek çok insan arasında derin kinler ve düşmanlıklar vardır ama aklı başında olan, uzun uzadıya kin beslemez düşmanının işini bitirir!
Kuş Fenze:
“Doğru söylüyorsun bu konuda! Ama gerçeği görebilen kişi asla inanmaz, intikam hissiyle yanan adamın asıl hadiseyi unutup kalbini her türlü kin ve nefretten temizleyeceğine! Akıllı adam tuzak, hile ve komplodan her zaman endişe eder böyle durumlarda! O iyi bilir ki düşmanların bir kısmı üstüne gitmekle yenilmez, yağ çekmek ve yumuşak davranmak gerekir bu gibi hallerde…”
Hükümdar cevap verdi:
“Akıllı adam dostunu asla terk etmez, arkadaşları ile bağını koparmaz. Canından endişe etse bile onlardan ayrılmaya yanaşmaz. Bu huy hayvanların en aşağısında bile vardır. Bilirsin niceleri köpek oynatır sonra onu döver ama sahibine güvenen köpek asla ayrılmaz ondan!
Fenze aldı sözü:
“Kin ve nefret her yerde, her zaman dehşetlidir: sahibini alev alev yakar. En dehşetli olan ise hükümdarın kalbinde yeşerendir. Çünkü hükümdarlar intikam almayı yemin gibi görürler! Onlar öç almak için çaba göstermeyi şeref sayarlar. Akıllı kişi, kindar adamın sakinleşmesine aldanmaz. Ondaki kinin, için için yandığını bilir. Artık kindar ne yumuşak söz, ne alttan alma, ne yalvarıp yakarma ne de "haklısın!" demek fayda eder. Ancak düşmanın acısı kindarın içindeki ateşi söndürebilir. Evet, bazı kindarlar özel yararlar temin etmek ve bazı zararlı şeylerden de kurtulmak için düşmanına yaklaşır, bir süre onunla kalabilirler. Ama ben içindeki nefret ateşini kısamayacak kadar güçsüzüm, kendime hakim değilim…”
“Senin kalbin dilinle aynı olsa da bana faydası yok artık bunun! Ben her zaman korku, endişe keder ve öç hisleriyle yanacağım seninle yan yana olduğumuz sürece. Bizim için en uygun karar ayrılmaktır!” diye ekledi Fenze.
Hükümdar aldı sözü:
“Ben kesin olarak bildim ki kimse kimseye bir şey yapamaz: kaderde yazılandan küçük büyük ne gelmişse başa, ancak bir malum kader ve kaza ile olmuştur. O halde sen benim oğluma yaptığın ceza konusunda nasıl sorumlu değilsen benim oğlum da senin yavruna yaptığı şeyden de sorumlu değil…”
Fenze cevap verdi:
“Evet, kader elbette senin dediğin gibi bir işidir.) Ancak bu durum, sağduyulu kişinin tehlikeden uzaklaşma ve zarardan kaçınma konusunda bir şey yapmayacağı anlamına gelmez. Hatta akıllı adam tedbirini alır, gücünü harcar ve bununla beraber kadere inanır! Ben biliyorum ki sen içinden geçeni söylemiyorsun bana. Aramızda öyle basit bir şey gerçekleşmedi, senin oğlun benim yavrumu öldürdü, ben de senin oğlunun gözünü çıkardım… Sen aslında beni tuzağa düşürüp işimi bitirerek içinde alev, alev yanan öç ateşini söndürmek istiyorsun. Oysa ben şimdi ölmek istemiyorum… Çünkü sen ne zaman benim senin oğluna yaptığımı hatırlasan, ben de ne zaman seninkinin benim yavruma yaptığını hatırlasam kalplerimiz nefretle kararacaktır…
Hükümdar cevap verdi:
“Kalbinde iz bırakan dostun dostluğunu unutturacak denli kara bir kin dalgasına kapılan kimsede hayır yoktur!”
Fenze aldı sözü:
“Ayağı yaralı adam ite kakıla yürümeye mecbur kalsa veya kendisi istese yürümek istese muhakkak açılacaktır yarası ve müthiş bir acı duyacaktır! Gözü yanan adam yüzünü rüzgara çevirirse acıyla kıvranacaktır… İntikama kurban gidecek kişi de intikam alacak adama yaklaştığında hayatının kumarını oynamış olur. Bu dünyada yaşayan kişi, tehlikeden kaçınmalı; bela gelecek yere sokulmamalı; ölçüp tartarak işe başlamalı, kabadayı edalarıyla gücüne güvenmemeli; Güvenmediği adamlarla yola çıkmamalıdır. Çünkü kim kaba kuvvete güvenir de tehlikeye atılırsa kendini ölüme teslim etmiş demektir. Yaşaması için gerekli olan yiyecek ve içeceğini hazırlamadan yola düşen ve asla gücünün yetmeyeceği işlerin peşinde koşan adam kendini boşuna yorar. Boğazına tıkanacak kadar büyük lokmayı yutan ölçüsüz adam elbet nefessiz kalır, boğulacaktır! Kişiye düşen dikkate sarılmak, tedbiri almak, özgücünü sonuna kadar seferber etmek ve kendini mes'ul tutmaktır. Akıllı kişi, kimseye dayanmamaya çalışır; kaçış ve kurtuluş yolu varken kendini endişeye sürükleyen yerlerde beklemez. Benim de gideceğim pek çok yol var. Nereye gitsem gideyim kendime yeterim, işimi bulurum…
Beş nitelik vardır; kim bunlara her zaman sahip olursa asla zor durumuna düşmez,
Şöyle sayabiliriz:
1- Hiç kimseyi kırmamak
2- İyi terbiye görmüş olmak
3- Kuşkulu işler yapmamak
4- Düzgün, iyi ahlak
5- Olgun davranmak, asil ve seçici olmak.
En kötü para, gerektiğinde harcanmayandır; en kötü evlat, ana babaya eziyet edip asi davranandır; en kötü dost, zor zamanda sırtını çevirip gidendir… Ve en kötü hükümdar, masumları korkutan, haydutları ve çeteleri kollayan, kısaca halkını koruyamayan dır. Şüphesiz benim can güvenliğim yoktur senin yanında… Sana yakın olursam bana huzur yok” dedi Kuş Fenze bu sözlerden sonra hükümdara veda etti, uçup gitti. İşte birbirlerine asla güvenmemeleri gereken kin dolu düşmanların hikayesi budur!