Meşe ile Saz
Meşe, bir gün, saza demiş: — Doğrusu çok güçsüzsünüz. Minnacık serçe konsa üstünüze. Beliniz bükülüverir. Suları ürperten seher yeli Baş eğdirir size Bir de benim şu dağ gibi gövdeme bak! Güneş bile zor giriyor içime,
Fırtına dallarıma oyuncak. Her esen yel sana bora, Bana kasırgalar meltem. Bari gelip gölgemde yaşasan da Üzerine kanat gersem. Ama sizin soy nedense gider Sulu, rüzgârlı yerlerde biter. Acıyorum sizlere, — İyi yüreklisin, demiş saz meşeye; Eksik olma, ama bizim için üzülme. Benden çok sen kork rüzgârdan: Ben eğilirim, kırılmam.
Doğru, bugüne kadar dayanmışsın, Dimdik durmuş, boyun eğmemişsin. Ama sertin serti var, Bir gün bakarsın, sana da çatar. Demeye kalmamış rüzgâr patlamış. Bir kara yel, bir kara yel ki! O güne dek kimseler rastlamamış Böyle belâlısına. Rüzgârlar anası Kuzey, En azgın oğlunu salmış dünyaya. Saz eğilmiş, meşe dayanmış, Derken kara yel arttıkça artmış.
Sonunda birdenbire gelmiş meşenin hakkından: Göklere değen başını sermiş yere, Köklerini çıkarmış yedi kat yerden.