Tarla Faresi ve Kedi
Bir varmış, bir yokmuş koskoca bir ağaç kovuğunda bir kedi yaşarmış. Yakında bir fare yuvası varmış. Avcılar o mıntıkaya sık, sık gelir vahşi hayvan ve kuş avlarlarmış…
Bir gün bir avcı her zaman olduğu gibi oraya gelmiş. Kedinin yuvasına yakın bir yere kurmuş tuzağını! Kedi de düşmüş tuzağa.
Fare, o sırada her zamanki korkusuyla;
"Kedi beni yakalayabilir," diyerek yiyecek aramaya çıkmış.
Orada gezinirken kediyi tuzakta görünce sevinmiş,
"Oh be, düşmanımdan kurtuldum!" demiş ama arkasına dönüp ortalığı kolaçan edince geride onu kapmaya hazır bir gelincik ve ağacın tepesinde gözleriyle onu takip eden bir baykuş görmüş.
Şaşırıp kalmış farecik: Geriye kaçsa gelincik, ileriye gitse kedi, sağa sola hareket etse baykuş kapacak onu!
Kendi kendine mırıldanmış:
"İşte her yanımdan felaketlerle kuşatıldım. Üzerimde ağır bir yük var, karnımı doyuracak yemeği bulmalıyım. Ama belalarla da çevriliyim…
Ama iyi ki aklım başımda, aklımı kaybetmiş değilim. Şimdi soğukkanlı davranmalı, dehşete düşüp yanlış işler yapmamalıyım; elim-ayağım birbirine dolaşmadan bir çözüm bulmalıyım. Sağgörülü kişi doğru düşündüğü, etraflıca plan yaptığı zaman fazla kaygılanmaz, asla zekasını kullanmazlık edemez. Akıl, dibine ulaşılmaz bir okyanus gibidir. Bela, temkinli adamın tüm çabalarını yok edemez, dolayısıyla onu mahvedemez! Ancak şu da bilinmeli:
Ümidin gerçekleşeceğine dair öz güven ve inanç, asla onu şımartmamak, sarhoş etmemelidir. Etrafımı süzüyorum ve görüyorum ki bu beladan ancak kediyle anlaşarak atlatabilirim. Çünkü onun başına gelmiş kötülük, aynen veya benzeri bir şekilde benim başıma gelebilir. O benim sözlerimi dinler, içimden gelen sözlerime kulak verir ve ona yardım edebileceğime inanırsa beraber kurtulma şansımız vardır.
Bu uzun süren iç hesaplaşmadan sonra fare kediye yaklaşarak dedi ki:
“Nasılsın?”
Kedi:
“Nasıl olacak! Tam senin isteyebileceğin gibi boğazıma kadar belaya gömüldüm!”
Fare:
“Hayır, hayır öyle konuşma. Ben de senin gibi sıkıntıdayım şu an! Kafamda bulduğum çare ikimizi birden kurtaracak, başka yol bulamıyorum! Sözlerimde yalan yok: hile yok; işte gelincik senin ardında pusu kurmuş bana, yukarıda baykuş iştahla takip ediyor beni! Her ikisi de bizim düşmanlarımız değil mi? Eğer bana söz verirsen tuzağının iplerini dişlerimle kemirir ve seni kurtarırım. Böylece ikimiz birbirimizi kurtarmış oluruz.”
Denizdeki gemi ile yolcular arasındaki ilişki de buna benzer. Onlar gemiyle kurtulur, gemi de onların dikkati sayesinde batmaktan kurtulur…
Kedi fareyi dinledi, doğru ve samimi davrandığına inanınca dedi ki:
“Doğru söylüyorsun! Ben de ikimizin yardımlaşarak beraber kurtulacağı bir plan üzerinde kafa yoruyordum. Eğer hedefe erişirsen yaşadıkça müteşekkir kalacağım sana.”
Fare cevap verdi:
“Ben sana yaklaşarak bir ip hariç tüm ağı kemireceğim. Eh, ne olur ne olmaz, senden gelecek tehlikeye karşı tek ipi bırakmam normaldir… Hayatımı sağlama almalıyım.“
Böylece fare ipleri kemirmeye başladı.
Baykuş ve gelincik ise farenin kediye yaklaştığım görünce ümitlerini kestiler, çekip gittiler.
Fare ip kemirme işini ağırdan alınca kedi dedi ki:
“Niçin ipleri gayretli bir şekilde kesmiyorsun? Eğer kendini kurtardığın için sözünden caymış ve benim işimi askıya almışsan, iyi ve kaliteli kişilerin tavrı değildir bu! İyi olan, asla dostunun işini savsaklamaz. Dostluğumuzun faydasını açıkça gördün, sana yaradı… Şimdi beni kurtarmalı ve eski düşmanlığı tamamen kafandan atabilmelisin! Yaptığımız anlaşma eski düşmanlığımızı unutturmalıdır. Kaldı ki sevgisi geçici olmayanın meyvesi yiğitlik, hainliğin sonucu ise pek kötü bir acıdır! İyi kişi, gördüğü iyiliğe teşekkür etmeyi bilir; kin tutmaz. Gördüğü bir güzel davranış birçok kötülüğü unutturur ona! Eskiler derler ki: "En kısa zamanda gelen ceza, hainliğe verilen cezadır. Kim kendisine yalvaranı affetmezse haksızlık etmiş olur."
Fare cevap verdi:
“Dost iki türlüdür: Bir hedef peşinde olan ve mecbur kalan… Her ikisi de belirli bir yararı elde etmek için o konumdadırlar ve kendilerine bir zarara dokunmaması için çok fazla güç harcarlar. Bir hedefi olan, her zaman istekli davranan kişiye güvenilir. Zorla dost gibi görünüp dostluk elde edene gelince ona bazen güvenilir. Bazen da mesafeli bakılır, geri durulur ondan… Akıllı kişi endişelendiği şeyleri gidermek için ondan faydalanır. Burada kurulan dostluk bağı, peşin menfaat ve umulana kavuşmak içindir. Ben elbet verdiğim sözü tutacağım sana karşı! Ama senden kendimi korumak isteğimde bir gerçektir. Eğer seninle yardımlaşmamıza neden olan "ölüm korkusu," seni serbest bırakırken de beni sımsıkı sarmaktadır! Tehlikenin bu sefer senden gelmeyeceğini nereden bilebilirim? Kuşkusuz her işin bir zamanı v
ar. Zamanında olmayan işten tat alınmaz! Evet, ben senin tüm iplerini kemireceğim ancak bir tek düğüm bırakacağım, onunla rehin tutacağım seni… Artık benimle uğraşacak vaktin olmadığını gördüğüm zaman koparacağım onu!”
Ve fare kedinin iplerini kesmeye devam etti. Birden avcı geldi, kedi bağırdı:
“İşte, şimdi evet şimdi iplerimi tamamen kesme konusundaki samimiyetin ortaya çıkmalı! Kopar hepsini!”
Fare de zaten kemirme işinin sonuna gelmişti. Son ipi de kopardıktan sonra avcıyla burun buruna kalan kedi ağaca ancak tırmanabilmişti. Fare hemen bir çatlağa sığındı.
Avcı hüsrana uğramış, paramparça tuzağını alarak üzgün, üzgün çekip gitti.
Sonra fare ortaya çıktı, kediyi uzaktan, uzaktan süzdü, ona pek de yaklaşmak istemedi.
Kedi durur mu sesleniverdi fareye:
“Ey Yüce dost! Sen benim açımdan sınavını kazanmış övünülecek birisin! Yaptığın iyiliği, daha güzeli ile karşılayacağım; niye benden sakınıyorsun? Haydi, bitirme dostluğumuzu! Kardeşliğe son veren elbet mahrum kalır dostluğun en güzel meyvelerinden! Muhatabı da ondan ümit keser, tüm dostlar dağılır çevresinden! Senin iyiliğini asla unutmayacağım. Sen, benden de benim dostlarımdan da ödüller istemeye layıksın! Korkma, zararım dokunmaz! Neyim varsa esirgemen senden, yağmur gibi yağdırırım sana!”
Kedi bu samimi sözlerinden sonra fareyi inandırmak için çeşitli kanıtlar ileri sürdü, yeminler etti.
Bu sefer Fare aldı sözü:
“Nice arkadaşlıklar vardır sımsıkı gözükür uzaktan bakana. Ama iç yüzü kindir, düşmanlıktır. Ve böylesi inan, açık düşmanlıktan daha kötüdür!
Dosta niçin "dost" denilir? Faydası umulur da ondan! Düşmana da zararından endişe edildiği için düşman denilir. Akıllı kişi düşmandan yararlanacağı zaman dost olur ona! Dostunun zarar vermesinden endişe ediyorsa sert davranır, düşman kesilir ona! İyi bak, buzağılar sütten faydalanmak için nasıl dört dönerler analarının çevresinde; oysa sütten kesildiklerinde hiçbirini göremezsin analarının yanında. Bazen kişi dostuyla alış verişini keser ve kendisine zarar vereceğinden endişe etmez. Ama aralarında daha öncelerinden de köklü bir düşmanlık yoktur. Ama iki kişi arasına ciddi bir düşmanlık var iken bir ihtiyaçtan, çıkar için dostluk oluşmuşsa ihtiyaç yerine getirildiği andan itibaren o dostluğun anlamı kalmaz. İki taraf da aslına döner. Hiç bir düşmanım senin kadar zarar veremez bana! Bir zor durumumuzu halletmek için ortaklık etmiştik ve ikimizi birbirine bağlayan problem halloldu. Şimdi ben niye endişe etmeyeyim gerçek düşmanlık geri dönmesinden? Zayıf, güçlü düşmanının yakınında bir şey yokmuş gibi gezemez. Sıradan biri, görkemli ve şerefli bir hasmı karşısında rahatça duruyorsa bu işin sonu hiç iyi olmayacaktır. Bilmiyorum, beni "midene indirmen" dışında nasıl bir ihtiyaç için geleceksin yanıma? Ben sana tam güvenmiyorum ve şunu kesin biliyorum ki zayıfın güçlü düşmanından uzak durması, güçlünün zayıfa güvenip kanmasın dan daha sağlıklı, daha doğru bir tutumdur. Akıllı kişi, çaresiz kalınca düşmanla da anlaşmayı bilir: Ona güler, yağ çeker; ona itimat ediyormuş gibi gösterir kendini. Sonra işi hallolduktan fırsatım bulur bulmaz sıvışır oradan! Kısa zamanda inanan ve güvenen kişi bir daha asla telafi edilemeyecek hatalar işleyebilir. Menfaat karşılığı bir anlaşma yapabilir kurnaz kişi. Ama karşıdakine asla tam güvenemez. Onun her dediğine inanmaz. Yanında olsa da tetikte bekler, araya mesafe koyar. Ben de sana uzaktan dost olacağım. Sana fazla yanaşmayacağım. Daha önceleri istemiyordum ama senin daha güzel ve daha uzun yaşamam istiyorum şimdi. Sen de benim hakkımda ancak bu cinsten bir dostluk kurabilir, bu duyguları besleye bilirsin… Çünkü bizim bir araya gelmemize imkan yoktur gerçek hayatta! Haydi, kal sağlıcakla… Sen kendi yoluna, ben kendi yoluma!”